Hepsinin özü; hukuk, hukuk, yine hukuktur.
MERKEZ BANKASINDA BAŞKAN DEĞİŞİKLİĞİ DOLAYISIYLA BİR KAÇ HATIRLATMA
Ülkemizde yaklaşık üç senedir ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Aslında yaşananlar esaslı bir analize tabi tutulursa, krizin başlangıcı 2018 yılına kadar gider.
Ne yazık ki, çok önemli iyileştirme fırsatları kaçırıldı. Neresinden bakılırsa; en az iki sene boyunca insanlar korkularından, ülkede bir ekonomik kriz olduğunu dahi söyleyemedi. Böylece ortaya çıkan çöküntünün faturası, yine bu krizle alakası olmayan büyük kesimlere ciro edildi. Böyle giderse, bu fatura çok daha büyük meblağlara varacak.
Mevcut kriz bir ekonomik hastalıktır. Salgın bir hastalık değildir, yani, başka yerlerde başlayıp, bizim ülkemize bulaşmamıştır. Kendi kendimize ürettiğimiz, hatta hiç yoktan yarattığımız bir hastalıktır.
Tam sebebi; artık her halde dilimize bir ata sözü olarak da yerleşecek olan: “ faiz sebep, enflasyon netice “ vecizesidir. Hastalığın bu virüsü yok edilmedikçe, düzeltilmesi de olanaksızdır.
Aylık birkaç puanlık göstermelik ayarlamalar, sorunları giderek daha büyütecektir.
Bu gün Merkez Bankası Başkanı, yarın bir başka isim, öbür gün bir başka yetkili, bu nereye kadar gidecek…
Aradan geçen bunca senede, değişen bu kadar yetkili; sonuç ne oldu ? Yine o olacak !
Bu hastalık konjonktür dalgalanmalarında uygulanan klasik yöntemlerle tedavi edilemez.
Hür liberal piyasa ekonomisinin temeli “ Hukuk Devleti “ dir. Devlet, bu sistemde, daima hukukun sınırları içinde olmak zorundadır. Kanunlar yanlış olabilir, yetersiz de olabilir, ancak değiştirilerek doğruları yapılır. Fakat yürürlükte oldukları müddetçe uygulanırlar.
Hukuk devletinin temel yapılanması; “ Kuvvetler Ayrılığı “ dır.
Kendimizi kandırarak; her üyesini bir kişinin atadığı yargı ve yürütmeyi, çoğunluğun belli organizasyonlarla ayarlandığı bir meclisi; maalesef; geçerli ve işlerliği olan bir Hukuk Devleti diye kimseye anlatamayız.
Hür liberal piyasa ekonomisi, ancak demokratik idarelerle yönetilen ülkelerde yaşayabilir. Demokrasinin işlerliğinin kalmadığı siyasal düzenlerde, ekonominin sağlıklı olması da mümkün değildir.
Bu durumda, işlerliği olan bir piyasalar organizasyonu da yaratılamaz. Başı boş kalan piyasalar, inanılmaz boyutlarda enflasyon rakamlarına sebebiyet verirler. Bu güne kadar ülkemizde bir “ hiper enflasyon “ ortaya çıkmadıysa, bu serbest piyasa aktörlerinin, bindikleri dalları kesmemek amacıyla son derece duyarlı davranmalarından kaynaklanmaktadır. Ama bunun da bir sınırı vardır.
Hiper enflasyon, kütlevi işsizlik ve çöküntü demektir. Türkiye daha bu güne kadar böyle bir krizle karşılaşmadı. Amerika’nın 1929’da, Almanya’nın 20’li yılların başından itibaren 30’lu yılların ortasına kadar yaşadığı; insanların sokak başlarında bir tas çorba alabilmek gayesiyle kuyruklar oluşturduğu günlerin, bizim ülkemize gelmemesi için çok dikkatli ve hızlı davranılması gerekiyor.
Bu gidişin, birkaç senesi daha olamaz.
Gelişmiş batı ülkeleri, işte böyle kötü günler yaşadıklarından, en ufak bir enflasyonist belirtide bile, derhal karşı önlemleri alıyorlar.
Ekonomik kriz kaynaklı ahlaki çöküntü başlamıştır. İnsanlar sokaklarda, taşıt araçlarında, her yerde bir birlerini yiyorlar. Bu asabiyet, çok yakın bir gelecekte daha büyük sıkıntılar yaratacaktır.
Ekonomi düzelmeden ahlak düzelmez.
Bu temel sorunlar çözülmeden hiçbir gelişme sağlamanın imkanı yoktur. Yapılacak işler yukarıda sayılı sorunların düzeltilmesine bağlıdır.
Ana hatlarıyla:
- Sözle değil, uygulamayla derhal gerçekçi faiz ve döviz ayarlamaları yapılmalıdır.
- Faiz ve döviz düşük tutulduğu müddetçe; bırakın ülkeye döviz gelmesini, ülkeden dışarıya para çıkmasını önlemek mümkün değildir.
- Kamu harcamalarında ciddi tasarruf uygulanmalıdır.
- Vergi istisna ve muafiyetleri gözden geçirilmeli; özellikle vakıflara tanınmış olan ayrıcalıklar kaldırılmalı, gelir yaratan her faaliyetin vergi konusu olması sağlanmalıdır.
- Yap, işlet, devret sistemi ile yapılmış bütün yatırımlara son verilmeli; gerçekleşen işlerdeki yükümlülükler, “ zorunlu şartlar “ oluştuğu gerekçesi ile yeniden yapılandırılmalı, en azından döviz ödemeleri Türk Lirasına dönüştürülmelidir.
- Ülkedeki kara paranın önü mutlaka alınmalı; Türkiye, kara para merkezi olmaktan çıkarılmalıdır.
Hepsinin özü; hukuk, hukuk, yine hukuktur.
0 Yorum