Ana sayfa » BULGARİSTAN’IN  BAĞIMSIZLIĞI’NIN  TANINMASI

BULGARİSTAN’IN  BAĞIMSIZLIĞI’NIN  TANINMASI

Ağustos 11, 2023

m

Türkiye karlı değil zararlıdır, ama zorunlu olarak razı oluyor ve susuyor… 

 BULGARİSTAN’IN  BAĞIMSIZLIĞI’NIN  TANINMASI

 Bulgaristan’ın bağımsızlığı, Bosna ve Hersek’in ilhakından daha karışık bir süreçtir. Öncelikle Bulgaristan, Rusya’nın birinci dereceden ilgilendiği bir bölgenin tam ortasındadır ve doğal olarak bu bağımsızlık işini uzun zamandır organize eden baş rol oyuncusu da hiç şüphesiz Rusya’dır.

Rusya, ufak balkan ülkelerini doğrudan ele geçirmektense, zayıf ve bağımsız  devletler haline getirip, kontrol altında tutmayı tercih eder. Tuna’nın kuzeyinde de bu siyaseti takip etmiş, başarılı olmuştur. Bulgaristan anlaşmazlığında hemen başlangıçta müdahale ederek, Osmanlı’nın Rusya’ya olan savaş tazminatının kalan borcu ile Bulgaristan’dan talep edilmesi düşünülen meblağın takas edilmesini teklif ederek,   bir noktada başka devletlerin işin içine girmesine de engel olmuştur.

Rusya’nın bu müdahalesine rağmen, sorunun çözülebilmesi bağlamında uzun görüşmeler yapılması gerekmiştir.

Şimdi sözü hiç uzatmadan, “ TANİN “ Gazetesinin 05.Mart.1909 tarihi nüshasında Hüseyin Cahit Bey’in “ Bulgar İhtilafının Sonu “ başlıklı yazısından alıntıladığımız bölümleri buraya aktaralım. Metin, yine tarafımızdan sadeleştirilmiştir:

“…Başlangıcında, pek vahim bir şekil alabilmek tehlikesini gösteren balkan meselesi, nihayet vahametini kaybetti gibi görünüyor….

… Balkan anlaşmazlığı basit bir mesele değildir. İlk anlaşmazlık Türkiye ile Bulgaristan arasında Bulgaristan’ın bağımsızlığını açıklaması ile başlıyordu. Sonra Avusturya ve Macaristan’ın  Bosna ve Hersek’i memleketine ilhak eylemesi, sorunu bütün bütün karışık hale getirdi. Çünkü işin içine Sırbistan ve Karadağ hükumetleri de karışmış oldu.

Bosna ve Hersek’te bir çok islam yaşamaktadır. Sırbistan dört bir tarafından çevrilmiş, dar bir alanda sıkışmış ve Karadağ’daki hem-ırklarından ayrı kaldığından nefes alacak bir bacaya muhtaçtı. Bosna ve Hersek’teki İslavlarla birleşerek, Karadağ’ın da katılacağı, balkanların kuzey bölümünde büyücek bir islav hükumeti oluşturmak, Sırplar için en büyük gaye idi. Bosna ve Hersek Osmanlı idaresi altında kaldıkça, bu gayelerine erişmeleri daha kolaydı. Fakat Avusturya ve Macaristan bu kere bu iki vilayet üzerine ağır pençesini koyarsa; Büyük Sırbistan, ikiye parçalanmış, Karadağ ve Sırbistan kesin olarak bir birinden ayrı kalmağa mahkum oluyordu.

Bundan dolayıdır ki, Bosna ve Hersek’in ilhakı olayı bizde olduğu kadar Sırbistan’da ve Karadağ’da etkisini gösterdi. Hatta orada daha çok patırtı gürültü çıkardı.

Bu sorunla doğrudan karşı karşıya gelen Osmanlı hükumetinin izlediği sakin politika, bu olaydan dolayı çıkması olası bir savaşın da ilk hamlede önünü aldı….

…. Bosna ve Hersek meselesinde sakin ve barışçıl hareket eden Osmanlı hükumeti, Bulgaristan sorununda da bu sakin ve dengeli siyasetinden ayrılmamıştır.

Bulgarlardan talebimiz, 25 Milyon Lira’yı geçtiği halde, Bulgaristan’ın böyle bir meblağı ödeyecek mali gücü olmadığına dair, Osmanlı hükumetine yapılan aracılık baş vurularını kabul ederek, bu rakamı indirdik. Buna karşı Bulgaristan’ın direnmesi işi biraz sıkıntıya soktuysa da; bu sıkıntı, Rus siyasetinin tam zamanında yaptığı girişimi ile giderildi.

Rus teklifinin başlangıçta anlaşılamamasından dolayı, yanlış yorumlar olduysa da; sonradan, Osmanlı hükumetinin yaptığı karşı teklif, iki tarafın da iyi niyetli olduğunu ortaya çıkardı. Rusya şu arabuluculuğu ile hem Bulgaristan’ı kendine yaklaştırıyordu, hem de Türkiye’ye karşı, bir şekilde vergi demek olan savaş tazminatının senelik taksitlerini, bir defada kolaylıkla bitirmeye razı olmasıyla dostane bir davranış göstermekteydi…”

Hüseyin Cahit Bey yazısının kalan bölümünde, bu çözümün Sırbistan’da büyük rahatsızlık yarattığını; bunun da, netice olarak zaman içinde düzeleceğini, hatta düzelmek zorunda olduğunu söylüyor ve yazıyı şöyle bitiriyor:

“….Sırbistan’a ödün verilecekse, bu işin içine Türkiye’yi sokmağa zerre kadar gerek yoktur. Balkanlarda son gelişmelerden kim yararlandıysa, rahatsız olanları da o sustursun. Türkiye karlı değil zararlıdır, ama zorunlu olarak razı oluyor ve susuyor… 

                                                      *      *     *

Yine “ Tanin “ Gazetesinin 18.Mart.1909 sayılı nüshasında, Hüseyin Cahit Bey’in “ Bulgar Tazminatı “ başlıklı yazısını, bölümler halinde aktarıyoruz:

Aylardan beri devam eden Bulgaristan meselesi de nihayet sonuçlandı. Petersburg’da iki dış işleri bakanı arasında kararlaştırılan uyuşmanın metni hakkında telgraflar açık bilgiler getirdi. Artık bunlara bakarak kabul edilen çözüm şekli hakkında fikir yürütülebilir.

Bu sorunda Osmanlının hukuku korunmuş mudur ? Korunamadıysa, bu siyasi bir yanlış sonucunda mıdır, yoksa zorunluluktan mı kaynaklanmaktadır? …

…. Meselenin ortaya çıkışı  – Bulgarların sorunu, hep biliyoruz ki –  Geşof Efendi’nin o ünlü ziyafete davet edilmemesi ile başladı. Bu başlangıç üzerine şimdiye kadar, bir çok kere, her kes fikir beyan etti. Bundan dolayı bu konuşulanları tekrara gerek yoktur. Yalnız, sonuç olarak söyleyelim ki, Bulgarlara bekledikleri fırsatı kendi elimizle kendimiz hazırladığımızdan dolayı hata ettik. Biz siyasi hüner sahibi olsaydık, bahaneyi kendimiz hazırlamazdık.

Anlaşmazlık böyle başladıktan sonra da bir uyanıklık ve güçlülük gösteremedik. Safiyane bir şekilde, işlerin çar çabuk düzeleceğinden ümitlendik. Halbuki sorun büyüdü, sonunda bağımsızlık talebi ile son aşamaya geldi….

…. Rusya’ya yirmi yedi milyon Lira borcumuz varken, Bulgaristan’dan alacak iddia ettiğimiz beş altı milyon Lira’ya bir miktar para ekleyerek, bütün borçtan kurtulmak istemekliğimiz, Rusya’ya birden bire garip göründü. Fakat mesele pek basitti. Çünkü ödenmek istenirse iskontosuyla o kadar azalır ki, bizim hükumetin söylediği miktara iner. Yalnız…

Evet, yalnız, dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Bu rakamı yüzde kaçtan iskonto edeceğiz, diğer deyişle yüzde kaçtan faiz yürüteceğiz? Faizi az hesap edersek Rusya’ya bu gün peşin olarak iki Milyon Lira vermek zorundayız. Faizi yüzde beş buçuktan, beşten hesap edersek, iki üç yüz bin Lira ile kurtuluyoruz.

Görüşmeler bu noktada iken bakanlar kurulu değişti. Olayların bundan sonrasından şimdiki kabinemiz sorumludur…..

…. Şimdi işi özetleyelim: sonuç ne oldu? Bulgaristan’dan Kamil Paşa kabinesi 125 Milyon Frank dava edip duruyordu. Bulgaristan vermiyordu. Savaş olasılığı artıyordu…

…Rusya’ya biz de karşı teklifte bulunduk. O da Rusya’nın işine gelmiyordu.

Sonra yeni kabine geldi, görüşmelerden, pazarlıktan sonra, Kamil Paşa kabinesinin isteyip de alamadığı yüz yirmi beş Milyon Frank’ı tahsil etmenin çaresini buldu. Demek şurası açık ki, yeni kabine, hiçbir yararlık göstermiş olmasa bile, eski kabinenin alabileceği çıkarı bozmamıştır. Eski kabine yüz yirmi beş Milyon’a razıydı, fakat alamıyordu. Yeni kabine ise almayı başardı….

Bu iş daha iyi bir şekilde sonuçlanamaz mıydı? Elbette sonuçlanırdı. Fakat arkada dolu bir hazine, her levazımı mükemmel bir ordu lazımdı. Bu olmayınca en az zararlı şekil ile yetinmek gerekir.Parayı Bulgaristan vermeyecek de Rusya verecek. Bulgaristan borç altında ezilmeyecek…

Nasıl hakkımız olabilir? Bir adamın cömertliğine engel koymak olabilir mi? Sizin istediğiniz para değil mi? Sözünüz paranıza geçer, ” alınız işte “, denildiği zaman istemeye istemeye rıza gösterilir.”

*      *     *

Hüseyin Cahit Bey’in bu yazısının ertesi günü, Petersburg’da Hariciye Nazırı Rıfat Paşa ile Rusya Hariciye Nazırı İzvolsky arasında imzalanan mutabakat, “ Tanin “ Gazetesinin 19.Mart.1909 tarihli nüshasında “ Tanin’in Müstahbarat-ı Hususiyesi (Tanin’in özel istihbaratı) başlığı altında yayınlanmıştır, bir hesap özeti olan bu uyuşma tutanağını aşağıya aktarıyoruz:

BULGARİSTAN TAZMİNATI

Bulgaristan tazminatına dair Petersburg’da Rıfat Paşa ile mösyö İzvolski arasında, bağlı oldukları devletlerin onayı koşuluyla kararlaştırılan uyuşmaya ilişkin elde ettiğimiz bütün bilgi aşağıdadır:

Uyuşma Osmanlı hükumetine yüz yirmi beş milyon Frank’tan ibaret bir meblağın ödenmesini temin eylemiştir. Rusya’nın savaş tazminatından bugünkü alacağı olan,  yetmiş dört seneliğin, kırk seneliği Osmanlı Devletine terk olunmuştur [i]. Terk muamelesi 1 Kanun-u Sani (Ocak) 1909 tarihinden başlayacaktır.

Alınacak paraların :

40 Milyonu        Doğu Rumeli vergisi karşılığı,

40 Milyonu        Doğu Rumeli’de bulunup da Bulgaristan’ca zabt olunan doğu demir yolunun 310 kilometrelik

                          kısmının bedeli,

2 Milyonu          Belova – Vakarel (?) hattı  yapım bedeli ve birikmiş ücretleri,

43 Milyonu       Doğu Rumeli ile Bulgaristan’da Osmanlı hükumetine ait kamu malları bedelleridir.

Buna mukabil Osmanlı hükumeti Berlin Antlaşmasının 9 uncu maddesinde düzenlenen hukukundan, Bulgaristan vergisi ile Bulgaristan’ın Osmanlı duyun-u umumiyesine katılım payından ve Doğu Rumeli’ye ait kalan vergi borcuna ilişkin hukukundan feragat ediyor.

Vakıflar ve saireye ve islam nüfusuna ait sorunlar çözümlendikten sonra Osmanlı hükumeti, Bulgaristan’ın yeni siyasi durumunu tanımaktan imtina etmeyecektir.

 

[i] Rusya’nın savaş tazminatından dolayı kırk senelik alacağı yaklaşık 27 Milyon Liradır. Frank hesabıyla her iki rakam arasında ciddi bir fark yoktur. Yani Osmanlı bu uyuşma ile Rusya’ya olan tazminat borcundan kurtulmuştur.

İlgili Malumatlar…

TARİHİN GÖZYAŞLARI

TARİHİN GÖZYAŞLARI

  Tarih ağlar mı?; elbette, eğer okuyan vicdan sahibi ise ağlatır da!...  TARİHİN  GÖZYAŞLARI Milletlerin...

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir